Korfu – İyonya Adası – Atina

Huzurlu ve unutulmaz bir tatil için ihtiyacınız olan her şey bu adada: küçük koylar, zeytin ağaçlı yeşil tepeler, heybetli kayalıklar, mağaraları ve özellikle ilginç oyma taş sarnıçlar bulunmaktadır. Kıyı şeridi (yüzölçümü: 13 km2, kıyı şeridi: 30 km) ziyaretçileri adayı bir uçtan bir uca yürüyerek keşfetmeye davet etmektedir.

Geleneğe göre Paxoi eskiden Korfu adasının bir parçasıydı, ta ki Poseidon sevgili Amfitriti’sine eşlik edebilmek için gözlerden uzak bir yere sahip olabilmek amacıyla üç dişli mızrağıyla adayı parçalayana kadar. Venedik yönetimi altında adada ticari, denizcilik ve tarımsal faaliyetler gelişmiştir.

Adanın başkenti ve limanı olan Gaios, güneş ve tatil için idealdir. Paxoi adası ile Agios Nikolaos adası arasındaki dar kanalda yer alan limanın görüntüsü İyon Denizi’nin en güzellerinden biri olarak kabul edilir. Rıhtım kenarında kafeler ve balık tavernaları bulunmaktadır.

Antipaxoi (Antipaxi)

Paxoi’nin güneydoğusunda (Gaios’tan 3 deniz mili uzaklıkta), muhteşem plajlarıyla bilinen şirin bir minyatür ada. Egzotik güzellikteki bir plaj olan Voutoumi, Yunanistan’ın en iyileri arasındadır. Diğer iki güzel plaj ise Vrika ve Mesovrika’dır. Agrapidia, adayı Paxoi’ye bağlayan küçük bir limandır. Güney kıyılarında bir grup kayalık ada bulunmaktadır.

Lefkada veya Léucade veya Leucas Adası, Aristotle Onassis’in Skorpios’u bunlardan biri olmak üzere toplam 24 adacıkla çevrilidir. Yüzen bir salıncak köprü (uzunluk: 50 m) ile orta Yunanistan’ın karşı kıyısına bağlanmaktadır. Köprü, Egnatia Odos [Yol] kavşağı, Preveze-Aktio deniz tüneli, Orta Yunanistan’ın Aktio Uluslararası Havaalanı ve Igoumenitsa (Ipeiros) ve Patras (Peloponnese) limanlarının bazı kısımlarını birbirine bağladığından, Yunanistan’ın her yerinden gelen ziyaretçiler için Lefkada’ya kolay erişim imkanı sunmaktadır. Lefkada’da olağanüstü manzaralar, kiliseler ve manastırlar, pitoresk köyler, yemyeşil bitki örtüsü, turkuaz suları olan pastoral koylar, nefes kesici güzellikte kalabalık ve tenha plajlar, önemli bir kültürel miras ve misafirperver insanlar bulacaksınız.

MÖ 6. yüzyıla kadar Lefkada, Akarnania kıyılarının bir parçasıydı. Adını, adanın güney ucundaki heybetli dik beyaz kayalıklara sahip burun olan Lefkata’ya borçludur. Lefkada Neolitik çağlardan beri iskân edilmiş ve bir Korint kolonisi olarak gelişmiştir. 1204 yılında Konstantinopolis’in Franklar tarafından işgal edilmesinin ardından Epir Despotluğu’nun [Ipeiros] bir parçası haline gelmiştir. Daha sonra Türkler, Venedikliler, Fransızlar ve İngilizler adayı işgal etmiştir. 1864 yılında diğer İyonya Adaları ile birlikte Yunanistan’ın bir parçası olmuştur.

Misafirperver İthaka adası (ya da yerel halkın deyimiyle Thiaki) dinlendirici bir tatil için idealdir. Birçok bilim insanı, Paxoi’den sonra en küçük ikinci İyonya adası olduğunu, Homeros’un Odysseus’unun krallığı olduğunu ve tarih öncesi çağlardan beri iskan edildiğini söylemektedir. Sadece Miken döneminde (MÖ 1500-1100) gelişti ve bu görkemli dönemden sonra bilinmezliğe düştü.

Venedik işgali sırasında (1504) komşu adalara yerleşmiş olan bazı yerli halk ülkelerine geri dönmüştür. İthaka 1797’de Fransız, ardından Rus ve 1809’da İngiliz himayesine girene kadar da Türk egemenliği altında kalmıştır. 1821’deki Bağımsızlık Savaşı sırasında önemli bir rol oynamış ve 21 Mayıs 1864’te İyonya Adaları’nın geri kalanıyla birlikte Yunanistan’a katılmıştır.

Vathi, İthaka’nın başkenti ve limanıdır. Venedik etkisi, güzel kiremitli çatıları ve pitoresk kantounia (Arnavut kaldırımlı sokaklar) ile bu küçük tarihi kasabada belirgindir. 1953’teki yıkıcı depremin ardından kasabanın büyük bir kısmının restore edilmesi ya da yeniden inşa edilmesi gerekmiştir. 1668 tarihli Sotiras Şapeli, Vathi Limanı’nın girişindeki Lazaretto Adası’nda yer almaktadır. İngiliz yönetimi altında, adacık bulaşıcı hastalıklar için karantina alanı ve daha sonra hapishane olarak kullanılmıştır.

Muhteşem manzaralar, çarpıcı plajlar, zengin bir kültürel miras, büyük anıtlar, dağlar, kaleler, uzak manastırlar, neşeli ve misafirperver insanlar Kefalonya adasını en çekici yerlerden biri haline getiren detaylardır. En büyük İyonya adası, Patraikos Körfezi’nin girişinde, Zakintos (veya Zante) ve Lefkada arasında yer almaktadır. Enfes doğası ve çeşitli jeolojik oluşumları, sayısız koyları ve yemyeşil bitki örtüsü ile donatılmıştır. Uzakta Ainos Dağları yükselmektedir (1962’den beri çeşitli flora ve fauna bolluğu ile Ulusal Rezerv Alanı).

Bizans döneminde Kefalonya, hem Achaia eyaletinin hem de Doğu İllirya bölgesinin bir parçasıydı. Yüzyıllar boyunca sırasıyla Norman, Frenk, Venedik ve Türk egemenliği altında kalmıştır. İyonya Adaları’nın geri kalanıyla birlikte 21 Mayıs 1864 tarihinde Yunan toprağı olmuştur. İkinci Dünya Savaşı sırasında İtalyanlara ve Almanlara karşı yerel halk güçlü bir direniş göstermiştir. Bu adada çekilen ‘Kaptan Corelli’nin Mandolini’ filmi bu direniş öyküsünü konu almaktadır.

Zakintos, verimli tarlaları ve ılıman iklimiyle yeşil bir adadır. Onu çok ilginç kılan şey, farklı plaj türlerinin ortaya çıkmasına neden olan sürekli değişen manzaradır. Adanın güneydoğu kesiminde masmavi kumsallara sahip korunaklı koylar bulacaksınız. Ancak, sarp kayalıkları ve ilginç bir sualtı dünyasını seviyorsanız, adanın batı kısmını tercih etmelisiniz.

Zakintos’u 1484’ten 1797’ye kadar yöneten Venedikliler, Zakintos’ta 7000’den fazla çiçek türü bulunduğu için adaya “Fioro di Levante” (doğunun çiçeği) adını vermişlerdir. Korfu ve Kefalonya’dan sonra İyon Denizi’ndeki üçüncü büyük ada olan Zakintos, uluslararası alanda Zakintos adıyla bilinmektedir. Adanın ilk sakininin Frigya kralı Dardanos’un oğlu Zakynthos olduğu söylenmektedir. Daha sonraki zamanlarda Venedik kalesinin inşa edildiği yerde bir akropol inşa ettiğine inanılmaktadır.

Venedik mimarisinin etkisi, bölgedeki sismik faaliyetlerden zarar görmesine rağmen Zante’de iz bırakmıştır. Yıkıcı 1953 depreminden ve ardından çıkan yangından sonra birçok tarihi bina ve kilise yerle bir olmuştur. Sonuç olarak, bu binalarda bulunan önemli hazineler küllere gömülmüştür. Zakintos şehri, katı anti-sismik standartların uygulandığı ve büyük ölçüde şehrin önceki mimari karakterine bağlı kalındığı bir kentsel plana göre yeniden inşa edilmiştir. Caretta caretta kaplumbağası ve Akdeniz fokunun (Monachus monachus) korunmasına ilişkin düzenlemeler Zakintos’ta da geçerlidir.

Antirrio ve Mornos nehri arasında kurulmuş olan Nafpaktos, Etolya-Akarnanya bölgesinin en güzel kasabasıdır. Güzel kumsalları ve Nafpaktia kasabasını kucaklayan görkemli dağı ile bir cennete benzemektedir. Şehrin en önemli ve görkemli iki anıtı vardır; Venedik Kalesi ve Venedik Limanı.

Ziyaretçileri Nafpaktos’a çeken ilk şeyler; rahat, ferah ve düzenli yollar, bakımlı geleneksel deniz evleri ve binaları, genellikle sahil kenarında bulunan restoranlar ve açık hava kafeleri her yaştan insanı etkiliyor. Tüm sokaklar limana açılıyor ve belki de Akdeniz’in en güzel en küçük limanı! Kulenin doğu tarafında antik bir deniz feneri ve 1499 yılında inşa edilen Fethiye Tzami (cami) bulunmaktadır. Mermer kaplı bina bize 1571’deki ünlü deniz savaşını hatırlatıyor. Batı tarafında ve deniz kenarında efsanevi Kaptan Giorgos Anemogiannis ve ünlü İspanyol yazar Miguel de Cervantes’in heykelleri bulunmaktadır.

Fokida’nın çarpıcı dağlık manzaraları sayesinde insanlar lüks, gelenek ve tarih duygusuna sahip bir şehre ulaşır. Orta Yunanistan’ın güney sahilinin bu olağanüstü gururu ve keyfi Galaxidi olarak adlandırılmaktadır. Konaklar ve Arnavut kaldırımlı dar sokaklar kasabada dinlendirici bir zaman geçirmenizi garanti eder. Geleneksel mimarinin unsurları, binaların renkli görünümü, kapıların etrafındaki mermer kemerler, çiçek ve çakıl bahçeleri ve taş figürlerle süslenmiş balkonlar ile antik tarihi birleştirir. Kasaba da çok sayıda iyi korunmuş bina bulunmaktadır; Tsalaggyras konağı, Aggelis konağında yer alan Halk Sanatları Müzesi, Kız lisesi ve Mpourzeiko konağı. Şehirde görülmeye değer bazı antik anıtlar da bulacaksınız: Kral Locros’un mezarı ve antik Oianthi duvarlarının kalıntıları.

Neolitik çağlardan beri yerleşim yeri olan Atina, Avrupa’nın tarihi başkenti ve dünyanın simge şehirlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Uzun, ebedi ve büyüleyici tarihi boyunca şehir, değerlerinin ve medeniyetinin evrensel bir önem ve ihtişam kazandığı MÖ 5. yüzyılda (“Perikles’in Altın Çağı”) zirveye ulaşmıştır. Siyasi düşünce, tiyatro, sanat, felsefe, bilim, mimari ve diğer entelektüel düşünce biçimleri, dünya tarihinde eşi benzeri olmayan bir entelektüel tamamlanma döneminde destansı bir zirveye ulaştı. Atina böylece Batı medeniyetinin beşiği oldu. Demokrasi, uyum, müzik, matematik, sanat, gastronomi, mimari, mantık, Eros, coşku ve diğerleri gibi sayısız Yunanca kelime ve fikir, çok sayıda dili zenginleştirdi ve medeniyetlere ilham verdi. Yıllar boyunca, çok sayıda fatih şehri işgal etmiş ve büyük öneme sahip görkemli anıtlar dikmiş, böylece nadir bir tarihi palimpsest yaratmıştır. Klasik geçmişinin yankısından güç alan şehir, 1834 yılında modern Yunan devletinin başkenti olmuştur.

Ancak aradan geçen iki yüzyıl boyunca benzersiz bir cazibeye ve ilgiye sahip çekici, modern bir metropol haline gelmiştir. Yıl boyunca ziyaretçiler, Avrupa’nın en çekici ve büyüleyici başkentlerinden biri olan Atina’ya hayran kalmaktadır.